Mehmet Fiskeci’nin “M. Ali Kulat’ın açıklamaları, İYİ Parti nereye koşuyor?” başlıklı yazısı şöyle:

M. Ali Kulat’ın açıklamaları, İYİ Parti nereye koşuyor?

Ben de bilsem nereye koştuğunu, ah bu cahilliğin gözü kör olsun. Siyasetten anlayan biri olsam neyi hedeflediklerini yazacağım da, yok, yok işte!

Nereye baksan, gazetelerin hangi sayfasını çevirsen, televizyon kanallarının hangisinde birkaç dakika dursan, toplu taşıma araçlarında insanların sesine kulak verip, duydukların karşısında hayret etmesen, şaşırmasan da, meclisteki devamsız olmayan günleri için ikinci kez milletvekili seçildiği iddia edilen, lakin yakın zamanda kaybettiğimiz merhum İmran Kılıç’ı bir kere daha rahmetle anıyorum.

Bildiğim kadarıyla, yerel siyasetin hafızası diye adlandırabileceğim milletvekilimiz sayın Av. Ahmet Özdemir de bu meseleye önem veren, titiz davranan siyasetçi. Devlette devamlılık esas ise, mecliste de devamlılığın esas olduğuna ihtimam gösteren Ahmet Özdemir, açık etmese de, direkt söylemese de, gönlünde büyükşehrin yattığını bilmeyen, duymayan yok.

Tabi ki gönül kârda gezecek! Emek veriyorsan, zaman harcıyorsan, üstelik de üstlendiğin sorumluluğun gerekliliğini ve kalitesini seçmene, daha doğrusu insanlara hissettirebiliyorsan, herkesin milletvekili olmak, belediye başkanı seçilmek en doğal hakkı…

*

Milletvekili dedim de aklıma geldi, 4 senedir oturan bir şampiyon var. Şampiyon dediğime bakmayın, ben Şeref Eroğlu’ndan başka şampiyon bilmem, tanımam.

Ülkemizin ve şehrimizin onuru Şeref Eroğlu, Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı olduğu günden bu yana, (9 Kasım 2021) çıtasını yükselttiği ata sporumuz güreşi nereden nereye getirdi, bilmeyen, duymayan kalmadı. Unutulan güreş sporunu yeniden canlandırdı, ayağa kaldırdı, küllerinden yeniden doğmasına sebep oldu. O, madalyalı şehrin madalyalı gururu, şerefi…

*

Dünya motorsiklet şampiyonu Kenan Sofuoğlu, (34) ki zaman zaman lüks arabası ile gündeme gelen bir isim, 2018’de AK Parti’den Sakarya Milletvekili seçildi. Seçildi ve Meclis’te biri ant içmek olmak üzere 2 kez kürsüye çıktı, hiçbir kanun teklifi araştırması ya da soru önergesi (Buna kimsenin cesaret edemeyeceğini bile bile yazıyorum) hazırlamadı. Siyaset tarihine de ‘oturan şampiyon!’ olarak geçmeyi başardı.

Sanki padişahın püsküllü oğlu. Tıkır tıkır maaşını da alıyor senin-benim kesemden. Hava, çalım desen binbeşyüz.  

Oh, ne âlâ memleket!

*

Bu aralar İstanbul büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hedefte. Şehri sel götürürken, İmamoğlu’nun Fethiye’de tatilde olması, umursamadan tatiline devam etmesi, insanların sinir katsayısını artırdı.

Vatandaş tepkisinde haklı. Bunu daha önce de yaptı. (Yine bir sel felaketinde bir kayak merkezinde tatile gitmişti) Afet karşısında vatandaşların yanında olması gereken (Vali Konya’da tatilde iken tatilini yarıda kesip halkın arasında olur, dertlere çare olmaya çalışırken) Başkan İmamoğlu, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor ki, Cumhurbaşkanlığı adaylığı da suya imza atmaya dönüşüyor.

Bir insan kendi kendini bitirir mi, kendi bindiği dalı keser mi, kendi ayağına kurşun sıkar mı, sıkarmış.

*

Birkaç gün önce, CHP Genel Başkan Yardımcısı sayın Ali Öztunç, büromuzu ziyaret etti.

Mağaralı mahallesindeki iki gurup arasındaki kavgada, yere düşen polisin fotoğrafını görünce, onun da içi parçalandı. Bir-iki çapulcu emniyet mensubuna hakaret ediyor, saldırıyor, silahını alıyor ve yere yatırıyor. Yani devlet yerde…

Bir-iki kendini bilmez benim polisime saldıramaz. İnşallah gerekli cezayı almışlardır.

Öztunç, muhtemel seçimde partilerin alacakları oyları, çıkartacakları milletvekillerini sıraladığında, ortaya ilginç bir tablo çıkmıştı. Aynı rakamı, aynı tahmini MAK Ajans sahibi, Elbistanlı hemşehrimiz Mehmet Ali Kulat da yapmıştı, İYİ Parti 2,5, MHP’nin milletvekili çıkartma şansı yok, CHP 1,5, AK Parti ise 3,5 milletvekili çıkartabilecekti şahsım şehrinde. Sevgili Kulat’ın ifadesi ve iddiası, MHP ve AK Parti oyları İYİ Parti’ye kayıyor ve yüzde 20 bandına doğru emin adımlarla ilerliyor. Sözleri şehirde bayağı yankı uyandırdı ve AK Partili dostlarımızı kızdırmış görünüyor. Partinin lokomotifi, ana kumanda masasındaki yönetmeni sevgili Ahmet Çabukel’in de gayretleriyle İYİ Parti’nin zirveyi zorlaması, AK Partinin kalesi denilen Kahramanmaraş’ta oylarının düşmesi sanıyorum teşkilat ve milletvekillerinin yakın takibinde olsa gerek. Kulat’ın çok ses getirecek açıklamaları gündemde, bilesiniz.

Mantıklı mı, bilemem. Siyasete aklı yeten biri değilim, olmadım da…

*  

Aklıma bir hadise geldi, anlatmasam olmaz; eski valilerimizden birisi (ismini unuttum) Malatya’ya tayini çıkar.

Dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal, meydanda miting düzenlemektedir ve seçim otobüsü üzerindedir. Özal, ısrarla (hatırladım) Vali Naim Cömertoğlu’nu seçim otobüsü üzerine çıkmasını ister. Vali çıkmak istemez önce, sonra mecbur kalır. Seçim otobüsü üzeri kalabalık, ancak Özal’ın boyu kısadır, alandaki topluluk Başbakanı görmekte güçlük çekince, bağırırlar, ‘Çök, çök!’

Herkes çöker, ancak vali Cömertoğlu hariç. Özal Vali’ye dönerek, “Valim, sen de çök!” dese de vali çökmez. Şunu söyler, “Kusura bakmayın, çökemem. Vali çökerse devlet çöker!”

Tarihe not düşmektir bu… Demem o ki, birkaç kendini bilmezin devletin memuruna, emniyet güçlerine saldırması, yerlere yatırması, kanıma dokundu.

Devlet çökmez, devlet yerde sürünmez, devlet dik durur, duracak, durmak zorunda! Allah devlete zeval vermesin!

Yazı uzadı, kısa kesiyorum Aydın havası olsun. (Doğrusu Aydın aba’sı) 

Konya’da hasta yakınları bir doktoru öldürdü. Allah rahmet etsin! Etsin de, bir din görevlisi, doktorların ölümünü teşvik edercesine, ölümlerinin müstehak olduğunu ileri sürercesine Cuma hutbesinde fetva vermesi, ülkeyi ayağa kaldırdı. “Sen olsan dövmez misin, sen olsan sövmez misin, sen olsan öldürmez misin!” diyen aklını peynir ekmekle yiyen bu din adamının ağzına yakışmayan cümle yüzünden önce yeri değiştirildi, sonra da açığa alındı.

Çok merak da etmiyorum, yakında ödüllendirilir, ortalık biraz soğuyunca, daha üst bir göreve atamasını yaparlar.

Hasta olan aslında Din adamı Ahmet Gür idi. Ancak sağlık çalışanlarına yönelen tehdit, yaralama, öldürmelerin artması hayra alamet değil.

Doktor Ekrem Karakaya’nın hasta yakını tarafından öldürüldüğü, katledildiği gün, Konya Valisi, ki Maraş’tan giden Vahdettin Özkan, gazetecilerle yemekte buluşmuş.

Valimiz sayın Ömer Faruk Coşkun, bırakın gazetecilerle bir yemekli masada buluşmayı, kenti konuşmak, kentin ekonomik, sosyal yapısını değerlendirmek amacıyla bir çay toplantısı dahi düzenlememiştir. Keşke zaman ayırsa… Basın dostu olduğuna inandığımız sayın Coşkun, dilerim basını göz ardı etmez, kentin âli çıkarları için birlikte hareket etme noktasında bu birlikteliğe imzasını atar!

O da ayrı mesele…

*

Başlık neydi, biz hangi rüzgârlara kaptırdık kendimizi, unuttum. Evlat sigara parası vermedi diye babasını öldürüyor, cani evlat uyuşturucu parası temin etmediği için annesinin canını alabiliyor, ayrılmış sevgililer, eşler kadınlarını öldürebiliyor, ev sahibi kiracı evden çıksın diye evi ateşe veriyor, yaşı 80’leri aşmış erkekler, geçimsizliği bahane edip 60 yıllık eşinin canını alıyor.

Kadın cinayetlerinin zaten ardı arkası kesilmiyor. Silahlanma desen aldı başını gitmiş. Adalete güven her gün azalırken, herkes kendi hakkını kendi arıyor, kendi kanunlarını devreye sokuyor.

Gazetelerin üçüncü sayfasını açmaya korkuyorum, utanıyorum. Toplumun kıyısında gezen bu haberler, midemi bulandırıyor. Bulansa da sormadan  yapamıyor insan, biz ne ara bu  hale geldik!

Bebeğini yanlışlıkla fırına koyan anne katil oldu! Bebeğini yanlışlıkla fırına koyan anne katil oldu!

İnsan söyleyecek kelime bulamıyor!